Опубликовано: 04.11.2011 Автор: Admin Комментарии: 0

     Görünüşte bir üniversite tarafından düzenlenen bu konferans, uzun bir zamandan beri hazırlanan, şimdi uygulanmaya başlanan ve gelecekte de sürdürülecek olan “yönetici bir aklın” ürünüdür.

 Sari Lınge de Kundıreyi / Ela Mı Lıngede Çarıx u Çermeo*

 Erivan’da Bir konferans: THE ZAZA PEOPLE: HISTORY, LANGUAGE, CULTURE, IDENTITY – Yerevan, Armenia, 28-30 October, 2011 Adı altında organize edilen bu konferansın her ne kadar “Zaza” halkı hakkında olduğu söylensede aslında Dersim hakkındaki arka planını uzun yıllardır takip ettigimiz bir “akıl” tarafından yapılmaktadır.

     Hollanda Dersim Vakfını kurduğumuz 1993-94 yıllarındaki araştırmalarımızda Gürcistan’ın Tiflis şehrinde 1901yılında Ermeni bir papazın Dersim adlı bir kitabının yayınlandığı bilgisine ulaşmıştık. Adriyanik tarafından yazılan bu kitabı edinmek için yolumuz Erivan universitesinde Dersimle ilgilenen Asatriyan ve Rus asıllı eşi Arakelova çıktı. Kitabın yazılış serüveninide ögrenmiştik. Dersim’i baştan başa gezdiği söylenen ve bize büyük tarihçi diye yutturulan Adriyanik topu topu Dersim’de 40 gün kalmıştı ve bununda önemli bir bölümünü Çarekan miri Şah Hüseyin Bey’in evinde yan yatarak geçirmişti. Andranik’in her şeyi Ermeniliğe bağlama çabası her kes gibi Şah Hüseyin beyi de rahatsız eder. Misafirine, misafirlik kurallarına uymadığını ve evlerinde hakarete uğradığını söyler ve Adriyanik’i sınır dışı eder.

     Tiflise dönen Adriyanik’in masa başında yazdığı bu Hint kumaşı cinsinden kitap bizlere efsane gibi anlatılmaya devam ediyorlar. Bu namlı kitabı edinebilmek için 1996 yılında Asatriyan ve eşi ile bir telefon görüşmesi yaptık. Önce çok sevindiklerini, her zaman Zazalar ile irtibat kurmak istediklerini belirttiler. Biz Vakıf olarak kendimize Kımanc dilimize de Kırmancki dediğimizi belirttik. Bahsedilen kitaptan bizlere Zaza dendiğini felan anlatmaya çalışınca, bizde Adriyanik’in yukarıda aktardığımız meselesini anlattık ve her seyin altında Ermenlilik arama fantazileri olduğunu ve bu fantazinin Fransız, Alman ve İngiliz kaynakları tarafından da teyit edildiğini belirtmemiz üzerine konuşma sona erdi. Bu ilk ve son telefon görüşmemizde istediğimiz kitabı edinemedik ama bu ikiliyi tanımış olduk ve takip etmeye çalıştık. Bu ikiliyle ve Asatriyanın başında olduğu kurumla bağlantısı ve yazışmaları olan bir çok kişi olduğunu ileriki yıllarda öğrendik. Bu kişilerin Asatriyan ve Arakelova’nın beklentilerinin üzerinde performans sergilediklerini ve bu konferansın düzenlenmesinde de bu preformansın etkili olduğunu artık herkes biliyor.

 

Konferans her şeyden önce yeni Mikailler devşirmek için organize edilmiş. Bu konferansın temel amacı gelişen Dersim fikriyatına dolaylı olarak müdahele etmektir. Bu tür konferanslarla devşirilecek olanların gelişen Dersim fikriyatına verecekleri bir hesaplarıda elbette olacaktır.

      Konferansa adı verilen FRIEDRICH CARL ANDREAS’ı tanıyanların konferansın asıl amacının yeni sahte bilim adamlarının Dersim fikriyatının başına musallat edileceğini tahmin etmeleri zor olmayacak. Konferansın tanıtımında FRIEDRICH CARL ANDREAS hakkında verilen bilgide Zaza dili açısından “pioneer” tabiri kullanılmış. Oysa bu şahsın biografisine bakıldığında Zazaca ve Dersim ile uğraştığına dair bir ibare yok. Ama “kiliseyi çalan elbette kılıfı hazirlar”. Onun uğraş alanı ağırlıklı olarak İran, Avesta ve yaşamının son yıllarında da Çin’in Tufan bölgesidir.

 

 FRIEDRICH CARL ANDREAS’ı ünlü yapan onun bilimsel çalşmalarından ziyade Nietze gibi bir çok felsefeciyle ilişkisi olan Lou Andreas-Salomé duyduğu platonik aşktır. Aşkı karşılık bulmayınca da kendisini onun gözleri önünde bıçaklayarak evlenmeye ikna etmeye çalışmasıdır. Evlilik olur ama birliktelik olmaz. Çünkü Lou onunla birlikte olmama şartıyla evlenir.

 

 Konferansın organizatorlerinden biri de Leiden üniversitesi olarak gecmektedir. Leiden üniversitesinin Türkiye ve İranla uğraşı tarihi oldukça eskidir. Ama bu uğraş “çarpıtma-uydurma” amacı güden bu konferansa katılması için geçerli neden olamaz. Bunun nedenini araştırırken FRIEDRICH CARL ANDREAS’ın Hollanda’nın eski sömürgesi Endonozya doğumlu olduğunu ögrendik. Demek kan çekmiş, ne diyelim.

 

 Söylemlerinde olduğu kadar tarih yazımında da Türkler ve Ermenilerin biribirlerine ne kadar benzediklerin en bariz örneği Dersim’dir. Biri Horosan hikayesiyle diğeri de Gagan hikayesiyle dilimizi, kültürümüzü, dinimizi, tarihimizi inkar ederek kendisine bağlamaya çalışıyor.

 

 Erivan radyosu

 

 Ermenistan ulusal radyosu bünyesinde günlük iki saat yayın yapan Erivan Kürt radyosu; Kürt ulusal hareketinin ve özellikle Kürt kültürel kimliğinin oluşumunda çok önemli rol oynadı. Hem Kürtçe haber veren hemde külturel yayın yapan bu radyo yarım yüzyıl yayın yaptı. Amma ve lakin bugün Erivan’da adına konferans yaptıkları Zaza halknını ve dilini görmediler yada görmek istemediler. Zaza çalışmalarında “Pioneerlik” yapan bu kadar Ermeni bilim adami vardıysa neden Erivan radyosu Zazaca yayın yapmadı? Dedik ya; insan teorisini çarpıtma-uydurma üstüne kurdumu yapmayacağı şey yoktur. Bugün kullanıp yarın bir kenera atacağı insanı da bulur, geleceğe yönelik gizli emellerini göz kamaştırıcı bir şekilde pakatleyerek hedeflediği saf toplumun kucağına vermesini de bilir. Erivan radyosu yayın yapmadığı gibi Zaza dili üstüne veya Dersim hakkında çalışma yapanlarda yoktur. Hepimize ünlü gezgin, ünlü yazar, ünlü dil bilimci diye yutturulan Andranik tek isimdir. O, Bingöl (Kiği) patriği tarafından Dersim de ki Ermenileri araştırmak için görevlendirilen bir papazdır. Bingöl’den yola çıkarak Pülümüre gelir. Pülümür’e varana kadar geçtiği yerlerde Ermeni bulamaz ve nefesi Şah Hüseyin Beyler’de alır. Araştıracak Ermeni bulamayacağını anladığından Dersim’e Ermeni tarihi yazmaya çalışır. Bunun için başvurduğu kaynaklar ise Şah Hüseyin beylerin hizmetçileridir. Durumdan rahatsız olan Şah Hüseyin bey Andranik’e daha fazla tahammül edemez. Dedesininde bir Ermeninin şikayeti üzerine Balkanlara sürgüne gönderildiğini bilen Şah Hüseyin Bey yanına kattığı adamlarıyla birlikte Adriyanik’i Erzurum’a kadar yollar. Andranik ve ünlü kitabının hikayesi bu olmasına rağmen birileri O’nu hala Zazaca uzmanı, gezgin, bilim adamı diye yutturmaya çalışıyor.

 

 

 

 Rus’un yaptığı işlere bakın: Victoria Arakelova

 

 1996 telefon görüşmemizde bizi dinleme. Anlama yerine, kesin hedefleri olan ve bu doğrultuda planlarını hayata geçirmek için av arayan bir avcı izlenimi vermişti. İzlemimizde yanılmamışız. Konferansa konuşmacı olarakta katılan Arakelova’nın konusu Surp Garabet manastırı. Ona göre Surp Garabet manastırı Dersimliler tarafından ziyaret yeri olarak kullanılıyor. Bölgeyi iyi bilen ve gezen Molyenux Seel’in bu konuda verdiği bilgiler farklı olmasına rağmen Arakelova buranın bir ziyaret yeri olduğu konusunda ısararlıdır. Bu konuda Dersim’in toplumsal hafızasında bir bilgi olmamasına rağmen, sağa sola hoş görünmek için bu yalanı uyduranların aktarımları Arakelova için daha önemli. Hoş görünme konusunda sınır tanımayanlar, Surp Garabet manastırını faal hale getirip bankaya çevirdiler ve 1938 de de Türk askerine soydurdular. Bunu kamera önünde yapmaktanda utanmadılar. Bu teoriyi ortaya atanlar Dersim’e verdikleri zararın ve yaptıkları muxenetligin farkında değillerdi. Onların hakikatla hiç bir alakası olmayan teorileri, Arakelova gibi plan sahibi olanların elinde Dersim’e karşı kullanılan bir silahtır. Amacı sağdan, soldan Hırıstiyandan, Ermeniden, Almadan aferin almak olanların bu tür söylemlerle toplumunun temellerini dinamitledikleri umurlarında bile olamaz.

 

 Peki bütün bunlar neden hep Dersim’de oluyor? Mesela önemli bir Ermeni sehri olan Muş islenmiyor? Fark nedir? Bizim bildiğimiz Dersim’e sığınmış 15-20 Ermeni ailesi ve eskiden kalma 1-2 yıkık kilise ve o ünlü manastır var. Ermenilerin Dersim’den göç edip gitmeleri 1840 yıllarındadır. Dağlık , verimsiz ve endüstrisi olmıyan Dersim, ticaretle uğraşan Ermeniler için çekiciliğini yittirmiştir o yıllarda. Bizim dinimizden çok şey alan Ermeniler neden bunu inkar ediyorlar? Biz dinimizi reforme edip bugüne kadar getiriken, onlar Hıristiyanlığa geçerken bile bizden aldıklarının izlerini silemediler.

 

 Mesele açık: bir halkın kelimelerini kontrol ettikten sonra o halkı yönlendirmek kolaylaşır, kimlik bunalımı olan zavallılar çağrıldıkları tuzağa gitar eşliğinde söyledikleri Henar türküleriyle giderler. Dersim’de yapılan da budur. Bu taktik Muş’ta tutmaz, çünkü orda herkes kendisini bilir ve kimse kendisini yaşadığı yerde işgalci ya da ilticacı olarak görmez.

 

 Kimlik Kimlik Kimlik

 

 Kime selam veriyorsak bize “gel bakayım, sana kimliğini söyleyeyim” diye başımıza diklenir. El falına bakan falcılar gibi; hele elini aç sana okuyayım derler. Dersimle ilgili kim bir laf yazsa hemen meseleyi kimliğe getiriyor.Kendimizden şüphe eder olduk “acaba” olur mu olur neden olmasın ki der olduk.

 

 Güya Zazaları araştıran bu konferans, Bingöl’le uğrasması gerekirken, ki bildigimize göre en büyük Zaza şehridir, nedense Dersimi merkez olarak ele almışlar. Hatta duyuruda Türkiye’de yaşamakta olan 5-6 milyon Zaza’nın hepisinin Dersim’de yaşadığını ima etmişler. Güldük, keşke bu kadar nüfusumuz olsaydı.

 

 Dersim hakkındaki yazılar incelendiğinde; bizi öğrenme, bize saygıyla yaklaşma ve bizim de çıkarlarımıza denk düşecek hiç bir yaklaşıma raslamadık. Ermeni araştırmalarının merkezine oturan tek 1 şey vardir, o da Dersim’in büyük bir kesimin “Kripto” Ermeni olduğudur. Bu Dersimlilere düpedüz bir hakarettir. Bu konferans ise; kan revan içinde oluşturduğumuz tarihimize hiç saygıları olmıyan Ermeni araştırmacıların falsifikasyon teorilerinin en doruk noktasıdır.

 

 Orman kesen baltanın sapı ağaçtan olmayıpta neden olacak ki? Gidip orda konuşmayı bir marifet zan eden Dersimli hemşerilerimizin de olduğunu konferans programından öğreniyoruz. Tarihi bir yanlışa ve tarihi stratejik bir oyuna attıkları imzaları kendilerine hayırlı olsun. Umarız 20 yıl sonra dönüp bugüne baktıklarında oynanan oyunu görürler ve değerlendirme yaparlar. Atalarımızın deyimiyle “na sate a sate niya hama Haq o Haqo”. O saat ve dakikadayız.

 

 Dersimin kimliği hakkında böyle okkalı büyük laflar etmek, Vank’ı bir çırpıda “açıl susam açıl” misali bankaya çevirip Seyit Rıza’nın hazinesini bu bankaya koymak utanç verici bir yalan değilde nedir? Madem bu hazinenin varlığından bu kadar eminziniz neden geri istemiyorsunuz? Buna cesaretiniz yok mu? Burdan çağrıda bulunuyoruz, size emanet edilen hazinemizi geri verin! İlerleryecek yaşınızın dikiz aynasından geriye baktığınızda, yalanlarınız ve şaklabanlığınızın tahribatlarını seyredip övünün. Mazlum bir toplumun temellerine bunca yalanı nasıl dinamit gibi yerleştirdiğinizle övünün. Zaten size ne hesap soran var ne de tutarlı bir entelektüel varlığımız var. Dersimli aydının günü şiir ile saz- avaz ve fantaziler arasında gamsız ve avare geçiyor.

 

 Savunma ve caydırıcı entelektüel gücü olmayan bir toplum haline gelen Dersim toplumunun yaşadığı tarihi hüsranlar toplumumuzu herkesin iştahını kabartan bir av haline getirdi. Falsifikasyonlarınızda Erivan, Kanada, Paris, Dersim ve daha bir çok yerde sırtınızı okşiyanların aferinlerini almakta hiç bir sınır tanımayın. Zaman şimdi sizden yanadır.

 

 Platonik Aşk: % 45- % 75 Artıran yok mu?

 

 Dersimli bir ses sanatçısı da Dersim dilinde güzel çalışmalar yaptı. Sonra nedendir bilinmez bir Ermeni aşkına tutuldu ve Erivan yollarına düştü. 100 den fazla Ermeni Dersim türküsü topladığını söyledi ama ilk fırsatta Muş Ermeni türküsünü Dersim Ermeni türküsü yaptı. Hızını alamdı ve Dar Sokak’ta Dersimlilerin %45nin Ermeni kökenli olduğunu söylediğini duyduk. Sonra Dersim Gazik’te yasamlarını sürdüren hemşerimiz iki Ermeni aileden biri olan Gültekinlerden bir zat, hiç kaybetmediği, inkar etmediği, çünkü bunu yapması için hiç bir neden yoktu, Ermeniliğine geri döndü!!! Ermenilikten Ermeniliğe dönen bu hemşerimiz hızını bununla alamadı ve Erivana gidip Dersimlilerin %75 Ermeni oldugunu söyledi. Ozanımız %45 dedi Gaziklide %75 yaptı. Bu bir açık artırmaya döndü. Belediyemiz de Erivan’dan Dersimli Ermenileri (nasıl tespit ettilerse) Munzur festivaline getirdi. Gelenler de kim ile karşılaşmışlarsa, gözlerde beliren “aslında bizde Ermeniyiz ama söyleyemiyoruz” ifadesini okuya okuya bir hal olmuşlar (merak edenler röportajları okusunlar). Onların tahminlerine göre nerdeyse Dersim’in yüzde yüzü Ermeni.

 

 İnsan bir topluma bu kadar hakaret eder mi? Güçten düşmüş ve gençliğini, miladını doldurmuş 40 yıl eskimiş sol söylemlere kurban vermiş bir topluma her kes şamar atar. Gücün yok ise ciddiyetinde yoktur. O halde seni yönlendirmeye de kızmayacaksın, kabul edeceksin. Şimdi bu noktadayız. Ya tarihimize layık bir şekilde bu falsifikasyon havarilarine karşı koyacayız ya da “ma ne olmus” bırakın söylesinler bırakın yapsınlar korosuna katilacağız.

 

 Erivan Konferansi aslinda nedir?

 

 Görünüşte bir üniversite tarafından düzenlenen bu konferans, uzun bir zamandan beri hazırlanan, şimdi uygulanmaya başlanan ve gelecekte de sürdürülecek olan “yönetici bir aklın” ürünüdür. Bunun böyle olduğunu başta Asatriyan olmak üzere diğer organizatörleri takip edenler iyi bilirler. Fakat bilmek yetmiyor. Uygulanmaya konan bu çarpıtma çalışmaları devam edecek. Bu falsifikasyonları boşa çıkarmak entelektüel birikimimizle olur. Tarhimiz bize defalarca öğretti; Dersim’i almak için “niceleri düştü gümana”. Bu girişimde tarihimize yeni bir güman olarak geçecek. Tabi yine ağır bedel ödeyeceğiz.

 

 Bu konferans FRIEDRICH CARL ANDREAS’ın platonik ask hikayisi gibi karşılıksız kalacak. Zazaca uzmanı olarak bize yutturulmaya çalışılan Friedrich´e bunu doğru olup oladığını sorma inkanımız olsaydı, herhalde şöyle derdi: “Zazaca nedir ve Zazalar da kim? Dersim neresi? Benim derdim bana yetiyor. Nietze ve Freud ile irtibatı olan Lou dan başka bir şey görecek ve düşünecek durumda değilim”.

 

 Çarpıtma ve yönlendirme ustaları; biz onları taş ustası bilirdik

 

 Madem Dersim ile bir bağ kurmak istiyorsunuz, bir dostluk kurmak istiyorsunuz: O halde bize saygı duyacaksınız, tarihimize saygı duyacaksınız, yalan ve iftiralardan vaz geçip falsifikasyonları terk edeceksiniz, Kripto deyip Ermeni hemşerilerimize hakaret etmeyeceksiniz. Bir kaç sefer yazdık; Dersimde Kripto Ermeni yoktur. Çok değerli Ermeni hemşerilerimiz vardır.

 

 Dersimden bir aşk türküsu: Ele Ele Ele Ela Pilvancike

 

 Bu aralar kafayı Pilvenk aşiretine takanlar olduğunu işittik, okuduk. Kelime oyunlarında usta olmus falsifikasyon “Grand masterleri” aşiretimiz Pilvenkleri, eski bir dini Ermeni akımı olan Pavlikanlarla ilişkilendirme teorileri kurmuşlar. Bunuda bir marifet sandıkları için güzel bir ask türküsü olan ve Pilvenk asiretinden Ele’nin türküsünden bir alıntıyla bitirelim.

 

 …..

 

 Ere Ele Ele Ela mına Pılvancıke

 Cênune sari lıngede iskarpinê

 Iye Ela mı carıx u çermeo

 Ele rınd ronise, rınd raurze

 Werte sari de mare edev u sermo”

 

 

 

 Hollanda Dersim Vakfi

 

 28/10/2011

 

 

http://www.piryolu.com/forum/pir-yolu-haber-merkezi/5489-erivan-kurt-radyosundan-1955-erivan-zaza-konferansina-2011-a.html

 

0

Оставить комментарий